Kitaplar, Sahaflar, okuyoz biz!

Okuyoz BİZ !

Kitap okumayı severim. Gerçekten severim. Ama bazen aramda sorun olur kitaplarla yada yazarlarla !
Bazı kitaplar kendi kendini bana anlatırken, bazıları ise dürtülüye dürtülüye kendini bana anlatır. Aslında kendini okutan kitapları sevdiğim ortada. Bundan kastım çerez yazılar değil.

 Akıcılık, yazarın dili ve yazıdaki samimiyeti, verdiği bilgilerin doğruluğu, olayı tam tamına hissettirecek duygu kelimesini seçmesi ve koyduğu nokta, noktalama işaretleri (ben bu konuda iyi olmasam da okurken farkı çok fena hissediyorum ), resimler( evet ,kitaplarda pek kullanılmasa da yaşanmış hayatları okurken beni çok etkiliyor, hatta kitaptaki karakterlere bağlanabiliyorum ve arka karton kapağa geldiğime üzülüyorum) vesaire vesaire…

Bazı kitaplar var ki gerçekten zorlanıyorum onları okumaya, hatta yarıda bırakıp sinirden ikinci el kitapçıya satıyorum onları!

Kısa bir hatıra paylaşmak istiyorum. Bir gün bir yazarı dinlemeye gitmiştim. Edebiyatını gerçekten çok güzel anlatıyor ve ne kadar bağlı olduğunu mimiklerinden ve seçtiği kelimelerden hissedebiliyorsunuz.
Kendisi imza günündeyken birisi önüne yırtık pırtık, kapağı artık tanınmaz halde kabalık olmazsa bakkal defteri tarzı bir kitap getirmiş. Bu yazarın kendi kitabıymış. Yazar onu ilk bakışta tanıyamamış. Kitaba dikkatli bakınca bir de genç adamın yüzüne bakma gereksinimi duymuş. Genç adamın yüzü güllük gülistanlık ve yazara ;
-                             ---Hocam bu kitabınıza bayıldım. Onu o kadar çok sevdim ki yirmi (!) arkadaşıma zorla ya da isteyerek okuttum.

Arka kapağın iç kısmına tüm okuyanlar sırası, okudukları tarih kendi el yazıları ile yazıyormuş. Genç adam mutluluktan uçmuş bunu sevdiği hikâyenin sahibine gösterirken, ama bize olayı anlatan yazarın bazı dertleri vardı;
-          
                ---Kitap yirmi kere satılabilecekken bir kere satıldı.
-                          -----En çok okunan kitap olanı işte bu yüzden tespit edemiyoruz, ayrıca satış oranlarına bakılarak dünya kitap okuma sıralaması yapıldığı için Türkiye sırf bu huyu yüzünden alt sıralarda kalıyor. (Bu belirlemede kütüphanelerde yer alıyor)

Okuyan bir toplumuz ve gerçekten okumayı seviyoruz. Düşünsenize yaşlı dedelerinizi her gün kopardığı takvim yaprağını en minnacık yazılarına kadar okuduğunu ve sonrasında tüm aile fertlerinin de ellerinde sırasıyla dolaşmasını? Trenlerde, Vapurlarda, otobüslerde birbirimizin kitabını, gazetesi çaktırmadan büyük heyecanla okuduğumuzu. Daha geçen gün metro da yanımda oturan adamlar benimle kitap okudular bide sayfayı çevirmem için beklediler (Çaktırmadıklarını düşünüyorlar ama…)
Onca okuduğumuz ders kitapları da cabası…

Biz toplumca okumayı seviyoruz. Sadece roman okuyanlar okumuş sayılmaz. Gözlerin bir alfabeyi takip edip, içinden ya da dışından o harfleri canlandırması değimlidir okumak. Annelerin her gün, her hayfa okudukları Yasinler, Ammeler, Tebarekeler…. ?

 Bu ülkede eğer gerçek bi tarama yapılsa en çok okuyan ilk üç ülke arasında olacağımız kesin.

·         Türkiye'de günde ortalama beş saat televizyon seyredilirken, kitap okumaya yılda sadece altı saat ayrılıyor.
 Diye bir iddiada bulunan sözde akademik kişiyi yalanlıyorum.
 Biz okumak için materyallere çok para vermek istemeyen –(Vermeyen) toplumuz o kadar.

Kendimden çıkarım yapıyorum ki çocukken başkasından bile kitap alıp okumazken , şimdi ikinci el sahafları daha çok benimsemiş durumdayım.

Filmlerde alt yazı okumak bile okumaktır .:D (biraz coştum ama doğruluk payı mevcut)


Bu kadar yazıdan sonra size bir sahaf tavsiyesi ;
Taksim Beyoğlu Galatasaray lisesi karşısında kalan ara sokağa girince sağ tarafta ağırlıklı ikinci el sahafçıların bulunduğu han mevcuttur.
 Adres :  Meşrutiyet Caddesi 18, Beyoğlu. Her gün 08.00-20.00 arasında açık. Bilgilerinize :D …





Yorumlar